Hoca Niyaz, Hoca Niyaz Hacı olarak da bilinir (Uygur Arap yazısı: ; Uygur Latin yazısı: Xoja Niyaz Haji; 1889 – 21 Ağustos 1941), Sincan'da önce , sonra Çinli hükümdar , sonra da Hui savaş ağası 'e yönelik isyanlarda önderlik yapmış Uygur bağımsızlık hareketi lideri idi. Hoca Niyaz, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'nin Kasım 1933'teki kuruluşundan cumhuriyetin 1934 yılındaki teslim oluşuna kadar bu kısa ömürlü cumhuriyetin ilk ve tek başkanı olmakla hatırlanır.
Hoca Niyaz, 1889 yılında Sincan'ın Kumul İli'ne bağlı küçük, dağlık bir köyde Dünya'ya geldi. Hoca Niyaz, köylüler ile dağ sakinlerinin 1907 yılında Kumul'un ırsî hükümdarı olan 'a1 karşı isyanlarına katılmasıyla, 18 yaşında iken ilk isyanına katılmış oldu. Hoca Niyaz yenilgiye uğradıktan sonra Turpan bölgesine kaçtı; burada iken kendisini "Astana" medresesine kaydettirdi ve gelecekte önde gelen Turpanlı Uygur devrim önderleri olacak olan Muhiti kardeşleri (Maksut ile ) ile tanıştı. Bir senelik ders gördükten sonra Turpan'ı terk etti ve Hac seferi için Mekke'ye gitti; bu süreçte kendi ismine "Hacı" unvanını ekledi.
Hoca Niyaz 1912 yılında Sincan'a geri döndü. Geri döndüğünde Timur Halpa'nın önderliği altında yer alan Kumul Hanlığı karşıtı bir isyan gelişme sürecindeydi ve Hoca Niyaz bu isyana katıldı. Önceden bu çatışmaya arabuculuk yapmış ve Timur Halpa'yı Kumul Bölgesi'nin bölgesel ordusunun komutanı olarak atamış Sincan Valisi 'in düzenlediği bir ziyafette Timur Halpa'nın aldatıcı bir şekilde öldürülmesinden sonra, Hoca Niyaz tekrar kaçmaya zorunda kaldı.
1916 yılında, o dönem Rus İmparatorluğu yönetimi altında bulunan Jarkent'e geldi. 1881 yılında Çing Ordusu Sincan'daki İli Vadisi'ni ele geçirdikten sonra, İlili Uygurlar Rusya'ya kaçıp Jarkent kentini kurmuşlar. Hoca Niyaz, Jarkent'te iken Vali Ahun Yuldaşev adında yerel Uygur bir lider ve zengin tüccarın altında çalıştı ve, 1917'de Rus Devrimi'ne patlak verildikten sonra, yerel Uygur özsavunma gruplarının düzenlenmesine yardımda bulundu. Rus İç Savaşı Jarkent'in bulunduğu Yedisu bölgesine bulaştıktan sonra Hoca Niyaz, Komintern şemsiyesinin altında çalışan devrimci milliyetçi Inqlawi Uyghur Ittipaqı ("Devrimci Uygur İttifakı") örgütünün kurucularından biri olan Uygur devrimci Abdulla Rozibakiev ile tanıştı.
Hoca Niyaz, 1923 yılında Sincan'a geri döndü. İlk önce Gulca'ya, sonra da Urumçi'ye gitti. Urumçi'de iken yeraltı devrimci grupların örgütlenmesinde ve yeni bir isyanın planlanmasında katkıda bulundu. 1927'de kendi babasının cenazesi için Kumul'a döndü ve Kumul Hanlığı hükümdarı Maksut Şah'ın Mart 1930'daki ölümünden sonra Hoca Niyaz, Kumul Hanlığı'nın yeni hükümdarının danışmanı olarak atandı.
Buna rağmen, Sincan Valisi Jin Shuren, Maksut Şah'ın ölümünden sonra ortaya çıkmış iktidar boşluğundan yararlanmaya çalıştı ve Kumul Hanlığı'nı fesh ettirdi, böylece de Maksut Şah'ın hükümdarlığının kendi oğlu Nazir'e geçmesini engelledi. Jin Shuren aynı zamanda Kansulu Han Çinli göçmenlerini yeni feshedilmiş Hanlığın topraklarına yerleştirdi. Bu hadiseler, Hui savaş ağası 'in önderliği altında yer almış 'nı tetikledi; Ma Zhongying, bu isyanın öncesinde, Haziran 1931'de Hoca Niyaz ve ile buluşmuştu. Ma Zhongying, kendi ordusunu Jin Shuren'i devirmeye yönelik kampanyaya dahil etmeyi kabul etti. Hoca Niyaz Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nden de destek kazandı: 1931 sonbaharında Moğollar, Hoca Niyaz'a 600 takım kışlık kıyafet, keçe çadır ve 120 tüfek sağladı (iki at karşılığına bir tüfek takas edilmiştir).
Bu isyan kısa zaman içerisinde Sincan bölgesinin her dört köşesine yayıldı; Şubat 1933'te Urumçi şehri, beraber savaşan Uygur ve Hui orduları tarafından kuşatıldı; bu sırada Sincan topraklarının en fazla %10'u Sincan Eyalet Hükümeti'nin kontrolü altındaydı. Vali Jin Shuren, isyan bastırabilmek amacıyla Sincan Eyaleti Ordusu'na Rus Kozak savaşçıları seferber ettirdi, fakat Mart 1933'te bu Kozaklar da Jin Shuren'e karşı ayaklandı ve onu iktidardan devirdiler; bunun sonrasında 12 Nisan 1933 General , Jin Shuren'in yerine iktidara geldi. Sheng Shicai, önceki vali Jin Shuren'in Sovyetler Birliği ile akdetmiş olduğu tüm gizli anlaşmaları onayladıktan sonra SSCB'den destek kazandı ve Haziran 1933'te Hoca Niyaz ile beraber Ma Zhongying'e karşıtı bir ittifak oluşturdu. Hoca Niyaz ile Ma Zhongying arasında önceden var olan ittifak, Jimisar Muharebesi'nin sonucu olarak yitirildi. Bu muharebe sırasında Hoca Niyaz'ın ordusu büyük oranda zayiat verdi fakat Jimisar'daki orduyu teslim ettirmeye başardı. Bu muharebe boyunca Ma Zhongying'in ordusu yanları korurken, Uygur askerleri Jimisar Kalesi'ne cephe taarruzu işledi. Hoca Niyaz, kalenin silah deposu karşılığına kuşatılmış garnizonun özgürce geri çekilmesine izin verdi. Ancak 28 Mayıs 1933 tarihinde gece vaktinde Ma Zhongying aniden kaleye gelip silah deposunun tümüne el koydu (12.000 tüfek, 6 makineli silah ve 500.000 mermi), Çinli garnizonu da kendi Hui (Dungan) ordusuna ekledi. Ma, el koyduğu bu silahları Hoca Niyaz ile paylaşmamayı karar verdi, bu da Hoca Niyaz'ı öfkelendirdi. Bu olaydan kısa süre sonra Hoca Niyaz, Sheng Shicai ile barış müzakeleri başlatmak amacıyla Urumçi'deki göreve yeni atanmış Sovyet Genel Konsolosu ile buluştu. 4 Haziran 1933 tarihinde Sheng Shicai ile Hoca Niyaz arasında bir ittifak anlaşması imzalandı, Sovyetler de Hoca Niyaz'a "mühimmat ile neredeyse 2.000 tüfek, birkaç yüz bomba ve üç makineli silah" verdi.2 Garegin Apresov müzakeleri ayarladı ve Hoca Niyaz'ı kendi ordusunu Hui (Dungan) ordusuna karşı çevirmeye zorladı. Bu, isyanın ulusal gruplar arası katliamlara dönüşmesi ve isyanın Eyalet ordusu tarafından yenilmesine yol verdi.
Hoca Niyaz, kendi ordusuyla Tapançeng'in içinden Toksun'a kadar yürüdü; burada katıldığı sırasında General Ma Shih-ming'in komutanlığı altındaki Huiler (Dunganlar) tarafından yenildi.3 Hoca Niyaz, Aksu şehrinden geri çekildi ve Tanrı Dağları'nın içinden geçip ta Kaşgar'a kadar yaklaşık 500 kilometre yol yürüdü. Buraya varınca kendi bağımsızlığını tek taraflı olarak ilân etmiş Birinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığını üstlendi. Hoca Niyaz'ın bu şekilde bağımsızlığını ilan etmiş cumhuriyetin bir parçası olması, 4 Haziran 1933'te Sheng Shicai ile girdiği anlaşmaya4 aykırıydı. Buna rağmen, Hui (Dungan) kuvvetlerinin taarruzu, Sovyet Ordusu'nun Sincan'da doğrudan müdahalede bulunması ve Sovyetlerin en sonunda Sheng Shicai'ye destek göstermeleri, Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin Haziran 1934'te yenilgiye uğramasına yol verdi.
Hoca Niyaz'ın ölümü hakkında çelişkili ifadeler yapılmıştır. Hoca Niyaz'ın 1934 yılında Sheng Shicai tarafından Sincan Hükümeti'nin Başkan Yardımcısı ve "ömürlük sivil vali" olarak atanmasına rağmen, Hoca Niyaz kendi ordusundan ayrı tutuldu ve Urumçi'de Sovyet ajanların yakın incelemesi altında bir kukla olarak tutuldu. Sovyetler Birliği'nin kendi devrimci doktrini kapsamında Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı{{'}}nı resmî olarak desteklemesine rağmen, Hoca Niyaz'ın Stalin ile yüz yüze görüşme ve bu hak doğrultusunda Stalin ile beraber Sincan sorununu çözme talebi reddedildi. Nisan 1937'de, General 'nin önderliği altındaki 6. Uygur Tümeni'nin Eyalet Hükümeti'ne karşı Kaşgar'da yürüttüğü isyan sonrasında Hoca Niyaz Urumçi'de tutuklandı ve 1938'de idam edildi. İdam cezasının dağıtılması Moskova tarafından onaylandı; Hoca Niyaz ile 120 takipçisi karşı devrimci "Troçkist" ve "Japon ajanları" olarak yaftalandılar. Hoca Niyaz, kendisine yönelik tüm suçlamaları reddetti ve bunların hepsi Sheng Shicai tarafından uydurulduğunu iddia etti. İdam cezasına mahkûm edilmiş Hoca Niyaz, son sözleri olarak şunları söyledi: "Bu idam hükmü bana göre yeni bir şey değildir. Aslında Urumçi'ye geldiğim günde ölmüştüm. Öleceğim, ama halkım yaşamaya devam edecektir [...] Devrime son verilmeyecektir."
"Niyaz" ismi, 'ın bir oğlu için kullanıldı.5
Orijinal kaynak: hoca niyaz. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Çing Hanedanı, Maksut Şah'a Kumul'u yarı özerk şekilde yönetmeye izin vermişti. ↩
Sözde "Jimisar Anlaşması"; 7 maddeden oluştu. Anlaşma kapsamında Hoca Niyaz, Kuzey Sincan (Çungarya) üzerindeki taleplerinden vazgeçti; buna karşılık olarak, Hoca Niyaz'ın Kaşgar, Turfan Havzası ile dahil olmak üzere Tanrı Dağları'nın güneyindeki tüm toprakları üzerindeki hakları tanındı; tüm bu topraklar "özerklik" statüsüyle kılındı, ve Çinliler Tanrı Dağları'nın ötesinden geçmemeye söz verdiler. ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page